Final - Four'a geçilen 1988 yılından bu yana bu organizasyonda
10 kez Final-Four oynamış ve toplamda 6 kez de şampiyon olmuş Rus devi 60’lı yılların efsanevi Bochkarev’li,
Volnov’lu Kulkov’lu kadrosuna nazire
yaparcasına bu sezona inanılmaz transferlerle başladı. NBA patentli Krstic,
Krilenko ve Avrupa’nın yeni yıldız guardı Teodosic transfer edilerek Khryapa,
Shved, Lavrinovic, Siskauskas, Gordon, Ponkrashov, Kaun gibi müthiş isimlerin
yanına eklendiler. Başlarına da Litvanya’yı Avrupa şampiyonu yapan koç
Kazlauskas getirildi ve bu kadro tartışmasız Euroleague’in bir numaralı
şampiyonluk adayı haline geldi. CSKA da bu beklentinin altında ezilmedi,
tersine rakiplerini ezdi. İlk grubu 10’da 10 galibiyet ile geçti ve rakiplerine
ortalama 14,1 sayı fark atarak adeta dosta düşmana göz dağı verdi. Özellikle
Krstic-Krilenko-Kaun’la sağlanan pota altı ütünlüğü, Teodosic kumandalı pick&roll hücumları ve Shved –Siskauskas
ikilisi ile gelen isabetli dış şutlar ile maçlar çoğu kez şova dönüştü. İkinci
turda da tablo değişmedi. İki Türk takımı A.Efes ve Galatasaray M.P. ile aynı
gruba düşen CSKA ilk üç maçı yine güle oynaya kazandı. Ancak dördüncü maç Türk basketbol tarihinin en
unutulmaz maçlarından birine sahne oldu. G.Saray M.P. hemen hemen her pozisyonda kendisinden fizik ve yetenek olarak çok üstün
rakibini inanılmaz bir seyirci desteği ile yenerek bu devinde yenilebileceğini
ispatladı. Sonrası ise CSKA’nın yeniden toparlanması ve rakiplerini tekrar
ezmesi ile geçti ve grubu açık ara birinci sırada tamamladılar.
Son 8’de
karşılaşlarına sezonun G.Saray M.P. ile
masal kahramanlığını paylaşan takımı Gescrap Bilbao çıktı. Bask
bölgesinin basketboldaki temsilcisi
mütevazi kadrosu ile özellikle evinde CSKA’YA direnmesine rağmen seri 3-1
ile bitti ve CSKA herkesin beklediği gibi İstanbul biletini fazla zorlanmadan
aldı. Şimdi İstanbul’da oynayacakları Panathinaikos maçını bekliyorlar ki,
normal sezonda birinci turda aynı grupta yer alan iki takımın maçlarında CSKA
rakibini hem içeride hem dışarıda yenmişti. Hemen herkes tarafından sezon başından beri favori gösterilen takımın bu baskıyı nasıl kaldırabileceği ve daha da çok yarı finalde Obradovic'in muhtemel tuzaklarına düşüp düşmeyeceği merak konusu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder