17 Nisan 2014 Perşembe

Euroleague'de Undersized Uzun Modası


Son yıllarda Euroleague'de patlayan undersized (pozisyonuna göre kısa boylu) oyuncu modası bu yazıyı kaleme almamızda etkili oldu. Bu furyanın en önemli örneklerden biri olan son iki yılın şampiyonu Olympiakos'un "uzunu" şu anda da CSKA forması giyen Kyle Hines. Hines şampiyon olan Olympiakos kadrolarının en önemli oyuncularındandı ve nitekim bu başarısının karşılığını yine Euroleague'in en önemli ekiplerinden CSKA ile anlaşmasıyla almış oldu. Burada dikkat edilmesi gereken nokta ise pivot olarak oynayan Hines'ın boyunun sadece 1.98 olması. Peki undersized uzun oyuncuların belki de şu an en başarılısı olarak gözüken Hines tek örnek mi? Tabii ki hayır. Panathinaikos'tan Stephane Lasme, Milano'dan Samardo Samuels ve Gani Lawal, Maccabi'den Shawn James ve Alex Tyus, Galatasaray'dan Pops Mensah-Bonsu, Kuban'dan Derrick Brown ve Richard Hendrix, Olympiakos'tan Cedric Simmons ve Bryant Dunston, Real Madrid'den Marcus Slaughter aklımıza bir çırpıda gelen boyları ortalama 2.05 olan ve uzun pozisyonunda oynayan isimler. Ancak hepsinin belki de ortak özellikleri atletik ve iyi sıçrayan oyuncular olmaları. Özellikle nitelikli uzun kalitesinin daima daha yüksek olduğu NBA arenasında 5 numara olarak kendilerine yer bulamayan, bunun yanında yeterli derecede şut yetenekleri olmadığı için 4 numara olarak da tercih edilmeyen bu oyuncuları her Euroleague haftasında ilk 10 pozisyonun içerisinde yapıtıkları alley-oop'larla veya sert bloklarla kısacası havalarda hoplayıp zıplarken rahatlıkla görebiliyoruz. Bu furyanın ön plana çıkması sadece birkaç yıl önceye dayansa da yaklaşık 10 yıldır Avrupa basketbolunu domine etmiş ve belki de bu akımın öncüsü olmuş isim olan Mike Batiste'i öncelikli olarak anmak gerekir.

Bu tip oyuncuların yeni dönemde daha çok tercih edilmelerinin sebebine bakacak olursak da özellikle takım savunmaları ve hızlı hücumun daha fazla ön plana çıkmaya başladığı Euroleague'de eski tip ağır ayaklı pivot tiplerinin kaybolmaya başlaması ve artık pek fazla saygıdeğer olmamaya başlamasını düşünebiliriz. Kimbilir belki de bu oyuncuların başarıları sırf fizikleri ve yıllardır beklediğimiz ancak ortaya çıkmak bilmeyen potansiyelleri için milyonlarca dolar paralar ödenen oyunculara ve onlara bu sabrı gösteren yöneticilere bir ders olur.

16 Nisan 2014 Çarşamba

Tarih Böyle Yazıldı...

13 Nisan 2014 Pazar günü birkaç gün öncesinden belli olduğu üzere sadece Türk Basketbol değil, Türkiye Spor tarihi açısından tarihi bir gün oldu. Asıl meselenin Avrupa'daki alanında 1. kupayı Türkiye'ye getirmek olduğu öne çıksa da, durumun Fenerbahçe tarafı ve camiası için tabi ki biraz hüzün boyutu bulunmakta. Öyle ki yaklaşık 10 yıl önce başlayan büyük yatırım neticesinde son 4 yılda Euroleague'de toplam 9 (sadece dokuz) maç kaybeden bir takımın bu yıllar içinde elinin boş kalması ve eski yıllardaki başarılardan sonra yine 10 yıl önce 2.lige düşen ezeli rakibin aynı dalda bu süre içinde 2 Avrupa kupası alıp getirmesi hem maddi hem manevi anlamda bir yıkım getirmiştir. Bunu bu alandaki en gerçekçi ve ilgili yorumların yapıldığı www.fenerbasket.com adresindeki forumlarda açılan konu başlıklarından da rahatlıkla görebilirsiniz.
Umarız ki iki taraf için de üzüntü ve sevinçler bu alanda yapılan yatırımların daha fazla artmasına sebep olur ve uzun yıllar daha (hatta diğer takımlarımızın da katılımıyla) bu alanda hem kulüp hem milli takım bazında en ön plandaki takımlar arasındaki yerimizi korumaya devam edebiliriz.
Galatasaray'a gelince, son birkaç yılda harcanan büyük paralar sonrası belki de en umutsuz görünen sezonda nispeten kısıtlı sayılabilecek bir kadroyla (WNBA çaylağı Kelsey Bone, Mersin'den gelen Zellous ve yedekleri olmayan Işıl, Lyttle, Alba) ülke tarihi için bir ilk'e imza atmaları tarihe geçmeleri için yetti de arttı bile. Onlar bu tarihi yazdılar, biz de hem maç özeti, hem Şebnem Kimyacıoğlu'nun gol etkisi yaratan üçlükleri hem de tarihi birkaç fotoğraf ile tarihe notumuzu düşelim.





13 Nisan 2014 Pazar

Tarih Var!


''Türk basketbolu için tarihi günlerden birini yaşıyoruz''. Söze klişe bir lafla başlamak istemezdik ama durum gerçekten de tam bu klişeye uygun.Türk basketbolunun iki önemli temsilcisi kadınlar Euroleague finalinde, Avrupa'nın en büyüğü olabilmek için karşı karşıya geliyor Rusya'da. Geçtiğimiz sezon Bayern Munich-Borussia Dortmund finalini izlerken, önceki yıllarda İngiliz takımlarının Şampiyonlar Ligi finallerinde karşılaşmalarını izlerken hep aklımızdan geçirmişizdir bir gün iki Türk takımının Avrupa'da final oynayıp oynamayacağını. Kadınlar basketbolda bugün oynanacak o final işte tam da bu düşündüğümüz final. Dilerseniz iki takımımız hakkında kısacık bir değerlendirmecik yapalım ve yaklaşık 1 saat sonra bu tarihi anların keyfini yapmaya başlayalım.

Galatasaray Odeabank: Finalin sürpriz takımında Ekaterinburg maçı sonrası moraller üst seviyede. Ekrem Memnun salı günkü maçın rövanşını almak için sahaya çıkacak kuşkusuz. Salı günkü mağlubiyet ekstra motivasyon nedeni Galatasaray Odeabank için. Mucizelerle dolu bir F8'i şampiyonlukla noktalamak isteyeceklerdir. Işıl-Alba-Zellous üçlüsü çok formdalar. Kritik anlarda sahne alıyorlar. Fakat gel gelelim alternatiflerinin olmayışı bu isimlerin maçın sonunda yorulmalarına yol açıyor. Galatasaray Odeabank'ın da en büyük handikapı işte bu noktada.
Fenerbahçe: Geçen yılın finalisti bu sezon ELW'de hiç yenilmedi. Şampiyonluğu en az sarı kırmızılılar kadar istiyorlar. Başkan Aziz Yıldırım ve yöneticilerin desteği tam. Galatasaray başkın Ünal Aysal'ın aksine Aziz Yıldırım her zaman önem gösterdiği takımı için yaklaşık 1 haftadır Rusya'da takımla beraber kah kahvaltı yapıyor, kah ise tribünde takımını destekliyor. Takım ve taraftar arasında yaratılan aile ortamı Fenerbahçe'de yıllardır gelen başarının anahtarı konumunda. Fenerbahçe'yi buraya kadar namağlup getiren en büyük etken geniş rotasyonu oldu. Bu sayede maç sonuna diri kalan takım, kırılma anlarında son sözü söyleyebildi. Fakat F8'deki performansının pek iç açıcı olmayışı Fenerbahçe'nin final maçı için en büyük soru işareti konumunda. Maçın kilit ismi ise iki takım arasındaki maçlarda son yıllarda sonuca en fazla etki eden oyuncu-ama oynayarak ama oynamayarak-Cappie Pondexter olarak görünüyor.Toparlayacak olursak derbiyi yarın bir de ELW finalinde izleyeceğiz. Mücadelenin son ana kadar süreceği ve hak edenin kazanacağı bir maç olmasını temenni ediyoruz. Kupa İstanbul'a geldi ama henüz Aslantepe'de mi alkışlanacak Papazın Çayırı'nda mı o belli değil. İşte o da bugün Rusya'da belli olacak. Saat 16.00'da ister FBTV ister GSTV'de ister de NTVSPOR ekranlarında bu tarihi anların keyfini çıkarın!
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...