26 Şubat 2013 Salı

head & shoulders Freestyle Akademi ile Güven Kendine, Geç Öne!

“Topla harikalar yaratırım çünkü özgüvenim tam” diyorsan, Yetenek Sizsiniz Türkiye Freestyle Özel programı ile freestyle yeteneğini tüm Türkiye’ye göstermeye hazırlan!

Hemen head & shoulders Freestyle Akademi ‘ye katıl, freestyle videonu paylaş. Kazanan 8 kişiden biri ol ve “Yetenek Sizsiniz Türkiye Freestyle Özel” TV programına çıkarak yeteneğini tüm Türkiye’ye gösterme fırsatı yakala!

Acun Ilıcalı, Sergen Yalçın ve dünyaca ünlü freestyle futbolcuları Billy ve Jeremy’den oluşan jüriye yeteneğini ve özgüvenini göster, güven kendine geç öne!

Bir bumads advertorial içeriğidir. h&s freestyle

25 Şubat 2013 Pazartesi

Alalım Şu Ribaundu!

Fazla bir şey söylemeye gerek yok, video bahsi geçen yerden başlasın diye bu şekilde link vermek zorunda kaldım. Maç anında heyecan ve odaklanma ile gözden kaçmış olabilir ancak bu ve bu tarz ribaundları verdiğimiz sürece büyük maçlarda ve büyük takımlara karşı kazanmak için yetmesi gerekenden daha fazla güç ve enerji harcamamız gerekecek...

http://www.youtube.com/watch?feature=player_detailpage&v=fTLht2TcA7Y#t=224s


20 Şubat 2013 Çarşamba

Eksik Avrupa Zihniyeti...

2005 yılının bahar aylarında oynanan play-out karşılaşmaları sonrası TBL'de kalmayı başarabilen Galatasaray erkek basketbol takımı, bu tarihten itibaren hem kendi yönetimi dahilinde hem de sponsor destekleriyle yaptıkları atılım sonrasında ülkemizin üst seviye basketbol takımları arasındaki yerini geri kazanmış oldu. Ancak yaklaşık 7 yıldır yapılan bunca yatırıma karşın hep bazı problemlerin ortaya çıkması sebebiyle başarıyı bir adım daha ileri götürecek kararlar ya yanlış zihniyetler neticesinde alındı ya da alınamadan ortada kaldı. Geçmiş yılları tek tek incelemek uzun bir yazı dizisi gerektirebilir; bu yazıda bahsedilecek durum ise bu sezon yine bazı zihniyete dönük problemler nedeniyle Avrupa arenasına TOP 16 safhasında bu bütçe ve takıma göre erken sayılabilecek bir dönemde veda edilmesi.

Söz konusu Avrupa başarısı denilince akıllara hemen geçen sezon rüya gibi geçen Euroleague macerası gelebilir. Ancak Avrupa'da kalıcı bir yer ve başarı sahibi olabilmek adına bu sezon tek başına maalesef yeterli olamaz ve olamadı da. Aksine orada yakalanan havanın da bu sezonki yapılanmaya olumsuz etkisi olduğu dahi söylenebilir. Yine burada maalesef hem taraftar hem de yönetim boyutundaki "Zihniyet" temelli sorunlar gözümüze çarpmakta.

Öncelikle yönetim boyutuna bakarsak 2 sezon önce 3 yıllık bir plan dahilinde göreve gelen Oktay Mahmuti ile sezon sonunda yolların ayrılması, şubede yine anormal bir durumun olduğunu gözler önüne serdi. Belki de buradaki temel sorun, belli bir plana yayılan hedeflere beklenenden hızlı bir şekilde ulaşılması, bunun sonucunda da beklentilerin artarak eldeki mevcut durumun bir başarısızlık olarak dışarıya yansıtılması olabilir. Ama yanlış sadece burada değil, taraftar boyutunda da Oktay Mahmuti'ye duyulan sevginin yanında orada da beklentilerin artması, özellikle Avrupa tarafında anlamsız beklentilere ve gerçek hedeflerin inanılmaz derecede olumsuz etkilenmesine sebep oldu. Öyle ki birçok taraftar forumunda ve yazılı ve görsel medyada Galatasaray'ın aslında büyük bir sürpriz olarak katıldığı Euroleage arenasında bu yıl olamayacak olması, bütün bu kesimlerde bir infiale ve hayal kırıklığına sebep oldu. Ve maalesef bu durum zaten yıllardır boy gösterilen ve bir sezon dışında son 16'da öteye gidilemeyen Avrupa'nın 2 numaralı kupası Eurocup'a karşı bir beğenmemezlik duygusunun ortaya çıkmasına sebep oldu. Tabi bu durumun en büyük sebebi yıllardır takım Ulebcup'ta, Eurocup'ta mücadele ederken ilgi göstermeyip, maça gitmeyip de takım "popüler" hale geldiğinde salonları dolduran, forumlarda yer işgal eden ve bu 1 yıllık maziyle takım üzerinde söz sahibi olduğunu düşünen kişiler, anlık başarıyı doyasıya öven medya ve bu popüler ilgiyi kalıcı hale getiremeyen yönetimdir. Kulübün mevcut başkanının popüler yönünü düşününce bu durum çok da anormal gelmiyor zaten. Sezon başında Ergin Ataman'ın kurduğu takımın kadrosu da Eurocup için gayet yeterli ve güçlü bir kadroydu.

Evet, belli kararlar sonrası takımda koç değişikliği de olur, kadro değişimi de; ancak bu takımın hem bütçe, hem yönetim, hem de zihniyet açısından zaten Avrupa'daki asıl mevkisinin Eurocup takımları arasında olduğunu görmek ve bilmek zor değil. Ve gerçekçi olmak gerekirse bu kupanın üst seviyesindeki takımlarla kıyas yapıldığında da zaman zaman bütçe ve kadro açısından öne çıkılsa da genel başarı ve "Ekol" olma konusunda halen gerideyiz. 2008 yılında Ulebcup'ta elde edilen 4.lük halen 2005 sonrası dönemin en büyük Avrupa başarısı konumunda ve gerçekten de Eurocup'ta final oynamak, Euroleague Top 16 maçlarında alınacak bir CSKA Moskova galibiyetinden hala daha değerli. Tribün desteği konusuna gelecek olursak da öncelikle bu kupayı kazanan son 6 takımın Khimki-Unics Kazan-Valencia-Lietuvos Rytas-Joventut Badalona-Real Madrid olduğunu hatırlatmak ve yine Top 16'da elenerek biten 2012-2013 sezonunun belki de en önemli maçı olan Unics Kazan maçında şov güzel gözükse de neden sadece tek tribünün dolu olduğunu sorgulamak gerekir. Yıllardır futbolda Fenerbahçe'ye nazire yapmak için söylenen sözü basketbol konusunda hatırlamanın faydası olabilir: "Büyük takımlar kupa kazandıklarında sevinir, küçük takımlar ise büyük takımları yendiklerinde."


18 Şubat 2013 Pazartesi

Çok Özlemişiz Vol.2

Evet...fotoğraf internethaber.com'un ancak bu fotoğrafı koymamın sebebi de aslında özlediğimiz şeyin ne olduğuna dair önemli bilgiler içermekte. Anadolu Efes THY Euroleague Top 16'daki 7. maçında üst üste 6. galibiyetini alarak Real Madrid'den tam manasıyla liderliği söktü ve aldı. Fotoğrafların arka planındaki tamamı dolu tribünler de diğer önemli bir detay olarak göze çarpıyor. Belki de uzun yıllardır klişe haline gelen "Efes maçlarına kimse gelmiyor." yorumunun da kaliteli bir takımın ve başarılı sonuçların alındığı bir ortamda aslında gerçeklik taşımadığını da bizlere gösteriyor. Kim bilir belki haftaya CSKA Moskova maçında salona bilet bulmak için önceden yer ayırtmak dahi gerekebilir.

Bu yazının ilk versiyonunu yazdıktan sonra gelişen süreçte maalesef alınan kötü sonuçlar ve sergilenen kırılgan ve istikrarsız performans daha bu düşünceler için takımın hazır olmadığını göstermişti. Özellikle maçın içerisinde dahi öyle dalgalanmalar oluyordu ki, Anadolu Efes takımını izlerken maça ne kadar iyi başlasalar da  "İşte yine dağıldı gitti takım." tarzı düşünceler bir yerde ortaya çıkıyordu. Ama Top 16 ile beraber bu 6 maçlık periyotta artık bu düşüncenin yerini takıma olan inanç ve güvene bıraktığını görmek gerçekten mutluluk verici. Tabi bu inanç ve güvenin maçı izleyenlerden önce özgüven olarak takımı oluşturan bireylerden dışarı yansıması temel başarı noktası durumunda. 

Bu noktada belki de 7-8 yıldır bu seviyeye uzak kalmış bir takımı eski günlerine döndüren, bir anlamda Anadolu Efes'i yeniden EFES PİLSEN yapan Oktay Mahmuti'yi yürekten alkışlamak ve tebrik etmek gerekir. Öyle ki maç içindeki inanılmaz derecedeki hakem hatalarına karşı herkes gibi çileden çıkan ve maç sonundaki duygu yoğunluğuyla belli bir süre kendinden geçen bir koçtan bahsediyoruz. Bu inanç-güven-başarı ortamının aynı şekilde devam etmesini dilerken Real Madrid maçında belki de çok şey anlatan bir kaç noktaya bakalım:

- Bu takımın belki de buraya gelmesinde en önemli noktalardan biri olarak, bu karşılaşmada da Index Rating kategorisinde Efes'ten hiçbir oyuncu Euroleague'de haftanın ilk 5'ine giremedi. Yani başta Jamon Gordon olmak üzere rotasyondaki 9 oyuncu da belli bir seviyede olumlu katkı verdiler.

- Geçen yıl bireysellik konusunda eleştirilen ve hatta takımı sabote ettiği söylenen Vujacic ve alıcı bulunamayan Barac'tan da yine ortalamanın üzerinde katkılar geldi ve uygun bir sistem kurulduğunda bu oyuncuların da ne kadar değerli oldukları görülmüş oldu. Özellikle Vujacic'ten müthiş bir dış savunmacı ve takım oyuncusu ortaya çıkmış durumda ve nokta şutörlüğü özelliği de sistem içinde çok verimli kullanılıyor. Son topta Jaycee Carroll'un kullandığı 3 sayılık atışa da koşarak el gösteren ve atışı bozan da yine oydu. Yazıyı da yine o akşamdan Farmar'ın yaptığı enfes blokla bitirelim.


17 Şubat 2013 Pazar

İşte Böyle !

Maç ve Efes'in durumundan farklı bir yazıda bahsedeceğim için sözü kısa tutacağım. Burada önemli olan kritik bir maçın son topu olması ve tribünlere Efes'i desteklemeye gelen taraftarlardan en azından bazılarının maçı kazanmak için sadece taktik ve iyi oyunun değil, tabii ki legal sınırlar içinde kalmak şartıyla "başka türlü şeyler"in de yapılması gerektiğini göstermesi ve çoğunluğun da artık bu duruma uyması gerçekliğiydi. Bu tarz örnekleri yıllardır bin bir farklı örnek ve yollarda aleyhimize olarak görmekteyiz zaten. 


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...