10 Mayıs 2012 Perşembe

Final - Four 2012 : Olympiakos

Ülkelerini etkileyen büyük ekonomik kriz, sezon başında Yunan takımını da vurdu ve kısmi bir küçülmeye gittiler. 2009-2010 Euroleague sezonunun MVP’si Teodosic’i CSKA’ya, Yunan yıldız Papaloukas’ı Maccabi Tel-Aviv’e, müthiş Amerikalı guard Lucas Gordon’u Galatasaray’a kaptırdılar. Daha sonra yıl içinde basketbolu bırakacak olan Sloven yıldız Radoslav Nesterovic’i de serbest bıraktılar. Bu oyuncuların yerine Yunan Giorgos Printezis, yine genç yıldız adayı Yunan Kostas Sloukas, Amerikalı Acie Law ve Kyle Hines, Litvanyalı Martinas Gecevicius ve Makedon Pero Antiç gibi çok daha ucuz ve yeteneklerine şüphe ile bakılan oyuncuları kadrolarına dahil ettiler ama Sırp coach Dusan İvkovic’i ve takımın beyni Spanoulis’i takımda tutarak belki de sezonun kaderini değiştirdiler. İkinci bitirdikleri ilk turda Fenerbahçe Ülker'in altında yer alırken oynadıkları basketbol çok eleştirildi. İkinci turda ise Galatasaray ve A. Efes ile aynı gruba düştüler. CSKA’nın domine ttiği grupta Efes de erken teslim olunca iş Galatasaray M.P. ile oynanacak son 40 dakikaya kaldı. Son maçta biraz da tecrübe eksikliği yaşayan Galatasaray’ı yenerek -ama sadece averajla- sarı-kırmızılıların önünde yer aldılar ve son sekize kaldılar. 

Takımın buraya gelmesinde payı çok büyük olan Efes camiasını da anmadan geçmemek gerekir. Zira o noktaya kadar deplasmanda sadece Batum’suz Nancy’i yenebilien Olympiakos’a evinde yenilen Efes tek galibiyetini de Galatasaray’a karşı alınca Olympiakos’un bu noktaya gelmesinde önemli bir yardımcı görevi üstlendi diyebiliriz. Bu aşamada kimse son sekizde Olmypaikos’a rakipleri İtalyan temsilcisi Montepaschi Siena karşısında şans vermiyordu. Saha avantajı İtalyanlardaydı. Üstelik iki takım geçen sene yine son sekizde eşleşmiş ve o dönem için çok daha güçlü görünen ve saha avantajına sahip kırmızılar İtalyanlara 3-1 ile elenmişlerdi. Fakat kurt hoca İvkoviç’in müthiş tecrübesi burada da kendini gösterdi. İtalyanlar İvkoviç’in alan savunmasına ve hücumdaki pota altı yaratıcılığına çare bulamadılar. Boyalı alanda Hines’ın yıldızlaştığı ve Olympaikos’un rakibine büyük bir ribaund üstünlüğü kurduğu seri sonrası bu kez 3-1 kazanan taraf Olmypiakos oldu ve takım Final Four için İstanbul’da yerini ayırttı. Şimdilerde çoğu kimse Olympiakos’un Barcelona karşısında şansının az olduğundan bahsediyor ama maç günü Yunan temsilcisi hepimizi şaşırtacak bir sonuç alabilir ve Final-Four finalinde onları seyredebiliriz.

Final - Four 2012 : Panathinaikos

Son şampiyon İstanbul’a ünvanını korumak için geliyor. Toplam 6 Eurolegue şampiyonluğu bulunan Yunan devi , son beş yılda üç kez Avrupa şampiyonluğu kazanarak  ne kadar önemli bir basketbol ekolünü temsil ettiğini ispatladı. Panathinaikos bu yıl Eurolegue’in ilk turunu CSKA’nın ardından ikinci sırada bitirdikten sonra ikinci turda Fenerbahçe Ülker’le aynı grupta yer aldı ve başlarda zorlansa da tecrübesi ile bu grubu da (lider olarak) geçmeyi başardı. Geçen senenin Eurolegue finalisti iki takımın karşı karşıya geldiği son sekiz eşleşmesinde ise rakipleri  İsrail temsilcisi Maccabi idi. Tam bir basketbol şöleni ve coaching savaşı şeklinde geçen beş maç sonrası Yunan temsilcisi turu 3-2 ile geçti ve 2000’li yıllarda gelenek haline geldiği üzere final-four sahnesindeki yerini aldı. Yıllardır birçok önemli skorer guard ve oyun kurucular ile (Bodiroga, Lakovic, Spanoulis vs.)Avrupa’nın en iyi kısa rotasyonuna sahip takımlarından biri olan Panathinaikos’un  son yıllarda liderliğini Yunan milli takımını bıraktığını açıklayan (2011 final-four MVP’si) yıldız guard Dimitrios Diamantidis üstleniyor. Ayrıca Nick Calathes, Romain Sato, Kaimakoglou, Perperoglou, Jasikevicius ve Tsartsaris gibi başka önemli yeteneklere ve hücum silahlarına da sahipler.

Yine de şunu söylemek yanlış olmaz; yoncaları özellikle son iki yıldır farklı kılan, Diamantidis ve Calathes’in yönlendirdiği pota altı silahları. Amerikalı Mike Batiste Avrupa basketbolunun en istikrarlı uzunlarından birisi. Hem 5 numara için kısalarla uyumu mükemmel ve çok ideal bir pick&roll hücumcusu hem de savunmada pota altını karartan müthiş bir blok, box-out ve ribaund uzmanı. Obradoviç’in ellerinde inanılmaz bir gelişim gösteren Vougioukas sıradan bir uzun görünümünde iken kısa zamanda bir yıldız adayı haline geldi ve Pana pota altı gücüne önemli bir katkı yaptı. Henüz beklenen verimi veremeyen ama kritik maçlarda devreye girmeye başlayan Yugoslav kökenli Avustralya pasaportlu yıldız Alex Maric’i de ekleyince pota altı gücünü anlatmış oluruz sanırım.

Son olarak coach Zelijko Obradoviç’ten bahsetmemek olmaz. Panathinaikos dışında Partizan’a, J.Badalona’ya, Real Madrid’e Euroleague şampiyonlukları kazandırmış (toplam 8 Eurolegue şampiyonluğu), Yugoslavya milli takımına Dünya, Avrupa ve Olimpiyat madalyaları kazandırmış Sırp koçun kariyeri saymakla bitmez. Avrupa basketbolundaki en iyi koçlardan biri olan ve bireysel anlamda en çok şampiyonluğa sahip koç olan Obradoviç için İstanbul’un da önemli bir yer olduğunu söyleyebiliriz. 1992 yılında yine burada yapılan Final-Four organizasyonunu ilk koçluk yılında Partizan ile beraber kazanmıştı. Geçen sene de Barcelona  ile oynanan son sekiz maçlarında taktik becerisinin nelere kadir olduğunu tüm Avrupa’ya göstemiş ve herkesin takdirini bir kez daha kazanmıştı büyük koç.  Şimdi İstanbul’da karşılarında kupanın net favorisi CSKA var, ancak Rusların sürekli buralarda oynamaya alışkın Yunan takımına ve tek maçlı oyunlar için her zaman akıl almaz taktik planları olan koç Obradoviç’e karşı çok dikkatli olmaları gerekiyor.

Final - Four 2012 : Barcelona Regal

Son yıllarda ‘’yüzyılın takımı’’ denilen futbol takımından aşağı kalmayan bir basketbol takımına sahip olan Barcelona, Regal sponsorluğundaki organizasyonu ile son yıllarda hep zirvede yer aldı. 2009-2010 sezonunda Paris'te Olympiakos karşısında tarihlerinin ikinci Euroleague şampiyonluklarına ulaştıklarında futbol takımının bir yıl önce Avrupa’da elde ettiği başarıya ulaşmış Katalanların gururu bir takım vardı sahada. MVP guard Navarro’nun önderliğinde oynadıkları basketboldan herkes övgü ile bahsediyordu. Bir sene sonra evlerinde oynanacak Final-Four öncesi Euroleague’e daha güçlü bir kadro ile ve kesin favori olarak katıldılar. Sonuç tam bir hayal kırıklığı idi. Barcelona, son sekizde kurt hoca Obradoviç’in yönetimindeki Panathinaikos’a elenerek evindeki final-four’a katılamadı. Biri şampiyonluk, diğeri ise büyük bir hayal kırıklığı ile geçen son iki sezonun ardından Barcelona Regal daha dengeli bir kadro kurdu. Roger Grimau, Jaka Lakovic ve Ricky Rubio gönderilerek; Caja Laboral’den Marcelinho Huertas, Maccabi Tel-Aviv’den Chuck Eidson ve Gran Canaria’dan CJ Wallace transfer edildi. Guard ve forvet pozisyonlarında bir sezon önce göze batan uyumsuzluk giderildi. Eurolegue sezonuna da iyi başladılar. İk turu 10 maçın 9’unu kazanarak geçtiler. İkinci tur performansı ise daha da etkileyiciydi: 6’da 6 galibiyet. Üstelik bunu sayı-ribaund-asist sıralamasında hiçbir oyuncuları ilk beşe girememesine rağmen başardılar. Bu da Barcelona’nın ne kadar dengeli bir takım haline geldiğinin en önemli göstergesiydi. 

Son sekizde fazla zorlanmadan Rus Unics Kazan’ı 3-0 ile geçtiler ve adlarını final-four’a yazdırdılar. Her ne kadar coach Xavier Pascual’ın yetersiz olduğu ve bazı sıkışan maçlarda takımın fazlasıyla Navarro’nun eline baktığı söylenmeye devam etse de Barcelona, CSKA ile birlikte Final-Four'un favorisi konumunda. Yarı finalde 'underdog' olarak buraya gelen Olympiakos ile karşılaşacaklar ve olası yenilmeleri durumunda yine muhtemelen tüm gözler 'coaching farkı' konusuna yönelecek.  

Final - Four 2012 : CSKA Moskova

Final - Four'a geçilen 1988 yılından bu yana bu organizasyonda 10 kez Final-Four oynamış ve toplamda 6 kez de şampiyon olmuş Rus devi  60’lı yılların efsanevi Bochkarev’li, Volnov’lu  Kulkov’lu kadrosuna nazire yaparcasına bu sezona inanılmaz transferlerle başladı. NBA patentli Krstic, Krilenko ve Avrupa’nın yeni yıldız guardı Teodosic transfer edilerek Khryapa, Shved, Lavrinovic, Siskauskas, Gordon, Ponkrashov, Kaun gibi müthiş isimlerin yanına eklendiler. Başlarına da Litvanya’yı Avrupa şampiyonu yapan koç Kazlauskas getirildi ve bu kadro tartışmasız Euroleague’in bir numaralı şampiyonluk adayı haline geldi. CSKA da bu beklentinin altında ezilmedi, tersine rakiplerini ezdi. İlk grubu 10’da 10 galibiyet ile geçti ve rakiplerine ortalama 14,1 sayı fark atarak adeta dosta düşmana göz dağı verdi. Özellikle Krstic-Krilenko-Kaun’la sağlanan pota altı ütünlüğü, Teodosic kumandalı  pick&roll hücumları ve Shved –Siskauskas ikilisi ile gelen isabetli dış şutlar ile maçlar çoğu kez şova dönüştü. İkinci turda da tablo değişmedi. İki Türk takımı A.Efes ve Galatasaray M.P. ile aynı gruba düşen CSKA ilk üç maçı yine güle oynaya kazandı. Ancak  dördüncü maç Türk basketbol tarihinin en unutulmaz maçlarından birine sahne oldu. G.Saray M.P. hemen hemen her  pozisyonda  kendisinden fizik ve yetenek olarak çok üstün rakibini inanılmaz bir seyirci desteği ile yenerek bu devinde yenilebileceğini ispatladı. Sonrası ise CSKA’nın yeniden toparlanması ve rakiplerini tekrar ezmesi ile geçti ve grubu açık ara birinci sırada tamamladılar. 

Son 8’de karşılaşlarına sezonun G.Saray M.P. ile  masal kahramanlığını paylaşan takımı Gescrap Bilbao çıktı. Bask bölgesinin basketboldaki temsilcisi  mütevazi kadrosu ile özellikle evinde CSKA’YA direnmesine rağmen seri 3-1 ile bitti ve CSKA herkesin beklediği gibi İstanbul biletini fazla zorlanmadan aldı. Şimdi İstanbul’da oynayacakları Panathinaikos maçını bekliyorlar ki, normal sezonda birinci turda aynı grupta yer alan iki takımın maçlarında CSKA rakibini hem içeride hem dışarıda yenmişti. Hemen herkes tarafından sezon başından beri favori gösterilen takımın bu baskıyı nasıl kaldırabileceği ve daha da çok yarı finalde Obradovic'in muhtemel tuzaklarına düşüp düşmeyeceği merak konusu.

Euroleague Final - Four 2012 İstanbul Başlıyor !

Hepimizin yıllardır beklediği ve artık gerçekleşmesini istediğimiz Euroleague Final-Four 2012 organizasyonu nihayet yarın resmi olarak İstanbul’da başlıyor. Zaten birçok resmi organizasyon günler ve haftalar öncesinden başlamıştı diyebiliriz ancak dün akşam saatlerinde takımların da İstanbul’a gelerek otellerine yerleşmeleri sonucu son aşamaya gelinmiş oldu. İsterseniz ilk başlarda yaşanan ilginç gelişmeler ile daha farklı hale gelen bu sezonun başlangıcından itibaren gelişimine bir göz atalım.

2011-2012 NBA sezonunun lokavt sebebiyle geç başlayacağının belli olması ile birlikte Avrupa basketbolunda önemli bir kan değişikliği yaşandı. Bizler için Final-Four’un İstanbul’da yapılacak olması nedeni ile zaten heyecan verici bir sezon olacağı kesindi. Üstüne üstlük Galatasaray Medical Park’ın sürpriz çıkışı ve ön elemeyi geçmesi ile ilk kez üç takımımızın Euroleague’e katılacak olması heyecanı iyice arttırmıştı. Ancak NBA’deki lokavt kararı ile birlikte beklenmedik bir şekilde NBA yıldızları Avrupa takımlarına yağmaya başlayınca, hem de sadece Avrupa menşeili olanlar değil, NBA şovunun en önemli parçaları da Euroleague sahnesine göz kırpınca, tüm dünyada gözler bu sezon Avrupa arenasında yarışacak takımlara çevrildi.  Bu yıldızlardan Deron Williams Beşiktaş Milangaz’a, Tony Parker Fransız Asvel’e, Kevin Seraphin İspanyol Caja Laboral’a, Nicolas Batum Fransız Nancy’e, Jordan Farmar İsrail’den Maccabi Tel Aviv’e gelerek lokavt bitene dek geçerli olacak sözleşmeler imzalamış ve Euroleague’in çehresini değiştirmişti. Öyle ki gelen oyuncu sayısı toplamda 20’yi geçmişti. Dönemlik sözleşme yerine kontratsız olması sebebiyle Avrupa'da bu sezonluk 'kalıcı' olmayı seçen en büyük yıldız olarak da CSKA'ya giderek takımına hedef büyülten Andrei Krilenko'yu gösterebiliriz.

Bu değişim birçoklarını mutlu etse de benim gibi Avrupa’da oynanan ‘’sofistike’’ basketbolu NBA şovlarına tercih edenler duruma şüpheyle yaklaştılar. Bazı takımlarda kısa süreliğine takımın dengesini bozabilecek bu oyunculardan uzak durdular ama NBA sezonun tamamen iptal edilmesi ihtimali nedeni ile (bu yıldızların sezon boyu kalacağı söylentisi başlayınca), ilk etapta NBA yıldızlarına mesafeli yaklaşan takımlar da benzer arayışlara girdiler. Ancak Aralık ayı sonuna doğru lokavt bitince yıldızların büyük çoğunluğu evine döndü ve Avrupa basketbolunu sevenler eski, güzel ve dengeli oyunlarına kavuştular.

Ülkemiz takımları açısından baktığımızda ise Euroleague’deki 3 takımımız ilk turu geçmeyi başarsa da özellikle Anadolu Efes yaptığı büyük yatırımların karşılığını yine alamadı ve ikinci turda Fenerbahçe Ülker ve Galatasaray Medikal Park’la beraber turnuvaya veda etti. Böylece şehrimizde yapılacak Final-Four organizasyonuna yine takım yollayamadık.  A. Efes’in devasa bütçesini yine verimli kullanamaması, F. Bahçe Ülker’in hatalı yabancı tercihleri, basit coaching hataları vs. derken yine bir sezon ahlarla vahlarla yitip gitti denebilir.  Bu konuda yazılacak çok şey var ama bunun yerine bizim başaramadığımızı başaran takımları mercek altına almak ve sizlere onların sezon hikayelerini genel hatlarıyla anlatmak istedim. İstanbul’da konuk edeceğimiz, 2012 Final-Four’una katılacak dört takımla ilgili basit yazıları sırayla paylaşacağım. Ama öncelikle son yayınlanan tanıtım videosunu izleyerek biraz daha havaya girelim.

7 Mayıs 2012 Pazartesi

Basketbol Dışı !

Söyleyecek çok şey var ama, sadece dün gecenin özeti bile herşeye yeter : Futbol konusunda sadece Fenerbahçe'nin başarılı ve hakeden oyunuyla haftaya şampiyonluğa gideceğini düşünmekle beraber; Emre'ye ırkçılık suçundan 3 maç ceza verip son maçta Trabzon taraftarının önüne atanları, Zokora ve Colman gibilerin Emre'yi haklı çıkarmaya çalışmalarını ve onları oyundan atamayan hakemi, futbol dışı gelişen bütün taraftar olaylarını, eninde sonunda bir şekilde sezonun sonunu FB-GS maçına bağlayarak bu sezonun zararını karşılamayı garantileyen ve tüm sattığı paketlerin boşa gitmemesi adına sevinen LİG TV ve ona bu imkanı sağlamak için var güçlerini sarfeden TFF'yi, Aziz başkandan habersiz şike yapan yöneticileri, kendi kendine şike yapan İbrahim Akın'ı, bu kararları veren yöneticileri, hala bu kararlardan sonra boşuna içeride yatan Aziz başkanı, Gs maçında kalp krizinden ölen vatandaşımızı, bütün olayları elinden geldiğince durdurmaya çalışan ama gücü yetmeyen Şenol Güneş'i, gece ikiye kadar kendi kanallarında dahi bahsedilmeyen ve kaliteli geçen BJK Milangaz-FB Ülker maçından bahsetmeyenleri ve son olarak tarihte ilk defa olimpiyatlara katılan Kadın milli voleybol takımımıza verilen (verilmeyen) değeri gördükten sonra, bu zamana kadar bu ülkede birçok futbol maçına gitmiş ve sürekli futbol maçı izlemeye çalışan birisi olarak kendimden utandım.
Eklemek istediğim en azından olumlu bir şey var : Türkiye'de halen futbolun kaliteli, zevkli ve sahanın içinde oynanmaya çalışıldığı bir alan görmek isteyenler Süper Final Avrupa Ligi maçlarına baksın. Tam olmasa da Bank Asya Ligi de buraya dahil edilebilir. Haftaya FB-GS gerginliği yerine İBB-Bursaspor maçını izlemek çok daha mantıklı gibi geliyor.
Bu saydığım kötü duruma nazaran halen samimiyete ve iyi niyete sahip olan insanların içinde daha fazla bulunduğuna inandığım ülkemizin basketbol dünyasında da bu felaket duruma benzemeye başlayan bazı olayların ortaya çıkması maalesef her geçen gün bir basketbol sevdalısı olarak beni korkutmakta. Sezon sonunda yaşanan Trabzonspor-Olin Edirne gerginliği dahi 'futbollaşma'ya giden sürecin bir parçası olarak beni ve birçok kişiyi üzmeye ve korkutmaya yetmiştir diye düşünüyorum. Neyse ki kısa süren bu olayların şimdilik üstü kapatılmış gibi oldu ancak play-off başlangıcı ile birlikte dünkü maç sonu haklı veya haksız olarak bazı yöneticilerin ağzından dökülen sert sözler tekrar o korkuyu gün yüzüne çıkardı. Umarız ki ülkemiz futbolunun zaten her geçen gün yeni bir dip gören durumuna karşın basketbolumuzun mümkün olduğunca en azından daha fazla aşağıya inmesi engellenebilir. Burada sorumluluğun sadece hep ağızda dolaşan ve klişe haline gelen 'futbol seyircisi'nin değil, yönetimsel seviyeyi de aşağıya çeken 'futbol yöneticisi'nin de mümkün olduğunca basketbolu aşağıya çekmesini engellemeye çalışan ve hatta basketbolla beraber bu kurum ve kişilerin kendi seviyelerini yükseltmeye çalışan aklıselim taraftar ve yöneticilere düştüğüne inanıyorum.
                                                                                                                                                                               
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...