23 Eylül 2012 Pazar

Olympiakos ve Sinan Erdem Arena



2011-2012 sezonunda belki de uzun yıllar sonra Euroleague’de beklentilerin fazla olmadığı hatta sürpriz dahi sayılabilecek bir takım şampiyon oldu. Hikayenin tamamını anlatmaya gerek yok; zaten hem burada bahsettik hem de birçok farklı kaynakta Olympiakos’un beklentileri hep aşağıda tutarak sessiz ve derinden gittiği şampiyonluk yolu ile ilgili birçok yazı kaleme alındı. Bu yazıda bahsedeceğim konu bu masalsı yolculuğun önemli bir durağı olan ve birden fazla kez uğranılan Sinan Erdem Arena’nın bu yolculuğa olan etkileri ve dikkat çekici noktaları ile alakalı olacak:

2011-12 sezonunda hazırlık dönemi dahil toplam 5 kere İstanbul seyahati yapan Olympiakos’un yaptığı ziyaretlerden 2’si Abdi İpekçi’de, diğer 3’ü de Sinan Erdem’de oynayacağı maçlar içindi. Sezon başında organize edilen Two Nations Cup’ta mücadele eden Abdi İpekçi’ye diğer ziyaretini de tarihi bir kapışmaya sahne olan Galatasaray maçı için yapmıştı. Sinan Erdem’e yapılacak ilk ziyaret Aralık ayı başında oynanacak olan Fenerbahçe Ülker karşılaşması içindi.

Bu maça gelene kadar grupta işler pek istenildiği gibi gitmiyor ve herkesin herkesi yendiği bir duruma sahne olan A grubunda Olympiakos için gruptan çıkamama tehlikesi baş gösteriyordu. Sezon başında alınan Kalin Lucas, Matt Howard gibi NCAA’den gelme isimlerin takıma olan katkısı sorgulanmaya, takımın diğer bir kısmını oluşturan genç Yunan isimlerin de buldukları şansları yeterince iyi değerlendiremedikleri görüşü yayılmaya başlamıştı. Rakip FB Ülker de aynı sıkıntıları yaşayan bir başka ekipti ve bu maçı 2 takım da sıkıntıları geride bırakmak için bir dönüm noktası olarak görüyordu. Sezon başından beri takımı yalnız bırakan Fenerbahçe taraftarı salonu doldurmuş, geçen sezon yine burada alınan ve muhteşem giden sezonun sonunu getiren acı yenilginin rövanşını almak istiyorlardı. Maça gelirsek işler özellikle 2. yarıda FB Ülker’in istediği gibi gitti. Jerrels-Ukic ikilisinin yan yana verdiği verim ile sonlara doğru kopan maçta 16 sayılık fark ile kazanan Fenerbahçe oldu.

Bu ağır mağlubiyet Olympiakos adına bir şeylerin değişmesi gerektiğinin anlaşılması adına çok önemli bir dönüm noktası haline geldi. Dip noktayı gördükleri bu maçtan sonra ivme kazanan takım bütün işlerin son maça kaldığı grupta 2. sırayı aldı. Top 16 yıl öncesi de Lucas-Howard gibi isimlerden vazgeçilerek pota altı için çok önemli bir hamle olan Jerome Dorsey ve guard bölgesi için sezonu Partizan’da açan Acie Law transfer edildi. İlginç olan bu iki transferin de yetersiz görülen hatta sorgulanan transferler olmalarına rağmen duble şampiyonluğa giden yolda beklenenden daha fazla katkı verecek olmalarıydı.

Top 16 maçları sürerken yolu önce Abdi İpekçi’ye düşen ancak efsanevi bir mücadele sonunda Galatasaray’a boyun eğen Olympiakos, CSKA’nın ardından 2.lik mücadelesinde belki de dengeleri en çok etkileyecek maç için tekrar Sinan Erdem Spor Salonu’na geldi. 3. maçlar sonunda diğer 3 takım içinde şanslar eşit gözüküyordu ancak; Pire’deki maçta en son periyottaki basit hatalar sonucu yenilen Efes’in kendi evinde bu maçı alarak grupta avantajlı bir konuma geçmesi muhtemel gözüküyordu. Maç öncesi olası bir puan eşitliğinde öne geçmek için averaj hesapları yapılırken maç başından sonuna kadar Olympiakos’un önde olduğu ve Efes’in geriden gelerek rakibini yakalamaya çalıştığı bir karşılaşma izledik. Son dakikalarda tribünlerin çoğu dışarı çıkarken Olympiakos’u da rehavete kapılmasının etkisi ile aradaki fark kapandı. Ancak, hem son hücumlarda sorumluluk alarak zor üçlükler yollayan Vujacic’in kolay bir faul yapması hem de son hücumu savunma yerine atmaya karar vererek maç boyu olduğu gibi plansız bir üçlüğün kaçmasıyla maçın bitmesine sebep olan Ufuk Sarıca’nın tercihleri sonucunda maç bitiminde Anadolu Efes grupta devre dışı kalmıştı. 1,5 ay önce Sinan Erdem’den sorunları büyüterek ayrılan Olympiakos bu sefer buradan mutlu edici bir sonuçla ve daha da önemlisi umut verici bir şekilde istediği oyunu oynamış halde dönüyordu. Gruplar sonunda tek galibiyette kalan Efes ise o galibiyeti de Galatasaray’dan alında 2 Türk takımı da grupta çaptan düşmüş oluyordu. O galibiyetin de yine Sinan Erdem’de olduğunu eklersek bu salonun Olympiakos için önemini anlamak daha da kolaylaşıyordu. Ancak; bu şekilde çeyrek finale çıkan takım için bu salonun hikayesi burada bitmeyecekti.

Bütün sezon olduğu gibi çeyrek final serisinde de beklentinin üzerine çıkan ve Siena’yı 3-1 ile geçen Olympiakos’un yolu Final-Four için tekrar Sinan Erdem Arena’ya düştü.2011-2012 sezonu için İstanbul’a 5., Sinan Erdem’e 3. geliş  olan bu son uğramada zaten bu noktaya gelmesi beklentileri aşarak sürpriz derecesine çıkan takımın hedefi ‘underdog’ olmanın avantajını kullanmak ve bu yolla ‘sürpriz’ seviyesini aşarak küçük çaplı bir ‘mucize’ yapmaktı. Olası bir 3.lüğün dahi büyük sürpriz olacağı bir ortamda ilk adımda Barcelona karşısına çıktılar. Baştan sona önde götürdükleri maçı müthiş akıllı bir oyunla kazanmaları sonucunda zaten ‘büyük sürpriz’ adımı gerçekleşmişti. Cuma akşamı 2012 finalinin rövanşı alındıktan sonra Pazar akşamı ise işin geri kalan kısmının tamamlanması ile birlikte ‘mucize’ kavramının içi doldurulmuş olacaktı.

Euroleague’de 2011-2012 sezonunun kapanışı anlamına gelen final maçının ilk 25 dakikası beklenildiği gibi geçmiş ve CSKA Moskova skor ve oyun üstünlüğünü sağlamıştı. 28. dakikada 19 sayı olan farkın inanılmaz bir şekilde nasıl kapandığını ise anlamak maçın canlı izlenirken akılda kalan kısımları biz dahil çoğu kişiye yetmedi. Son saniyede Printezis’in tek elinden potaya doğru giden atış ‘mucize’nin gerçekleştiğini gösteriyordu. 97’den beri bekleyen kupaya beklenen kupaya belki de son yıllardaki en düşük yatırım ve beklentiyle girdikleri sezonda ulaşan takımın oyuncuları, sahipleri, yöneticileri ve hatta bazı tarafları bu anı kutlamak için Sinan Erdem’in parkeleri üzerindeydi artık. Kutlamalar ve sevinç gösterilerinden hemen sonra 2011-2012 sezonu Euroleague kupası ine aynı parkeler üzerinde Olympiakos’lu ellerin üzerinde havaya kalktı. Bu ana da yine sezon boyunca bu takımın yaşadığı önemli anlara sahne olan Sinan Erdem Arena tribünleri en yakından tanık oldular. Bu sayede bir sezonda farklı niteliklerde maçlar oynadıkları bu salon da Olympiakos’un tarihine geçmeyi ve hiç unutulmayacak anıların yaşandığı bir salon olarak hatırlanmayı hak etmiş oldu.

Tarihe baktığımızda İstanbul’da düzenlenen 1992 Euroleague Final-Four finalinin, futbolda 2005 Şampiyonlar Ligi finalinin de bu tarz tarihi olaylara sahne olduğu hatırlanacaktır. Ancak bu sezon bu sahnenin sadece filmin sonunda değil, ortalarında da bazı kırılma anlarına ev sahipliği yaptığını unutmamak gerekir. Yeni sezon kuralarına göre Ekim ayında Olympiakos takımı Anadolu Efes deplasmanına çıkmak için muhtemelen yine Sinan Erdem Arena’ya gelecek. Bakalım bu geliş de mevcut hikayenin devamına ya da yeni bir hikayenin başlangıcına sebep olabilecek mi hep beraber göreceğiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...