23 Eylül 2012 Pazar

Beşiktaş Milangaz Efsanesi


2011-12 sezonu Türkiye basketbolu açısından gerçekten çok güzel ve farklı bir yıl oldu. Erkek basketbolu olarak konu sınırını daraltacak olursak; bu sezonu özel kılan takımın 37 yıl sonra Beko Basketbol Ligi’nde şampiyon olan ve 2000 yılından bu yana süregelen Efes-Ülker (FB Ülker) zirve çekişmesini kıran takım olan Beşiktaş Milangaz olduğunu söylemek yanlış olmaz. Üstüne üstlük bu takımın bu sezon yaptıkları ve başına gelenler sadece bu şampiyonluk ekseninde gelişen olaylar da değil. 2011 yazında daha sponsoru belli olmayan ve kapanma tehlikesi atlatan bir takımın arada gelip geçen yıldızlara ve yapısal revizyonlara rağmen sadece ligde değil kupada da şampiyon olması, bunun yanında Türkiye’ye basketbolda toplamda 3. Avrupa kupasını getirmesi gibi konular 2012 yazında hem ismen hem de cismen dağılan takımın bu 1 yıllık zaman dilimini ayrı bir şekilde irdelenmeye değecek seviyeye fazlasıyla getiriyor. İsterseniz 2011 Eylülü ile 2012 Temmuzu arasında geçen ve içinde D-Will, günde 3 idman, 7 kişilik rotasyon, Eurochallenge Kupası, Euroleague katılım hakkı gibi anahtar kelimeler barındıran efsanenin önemli kırılma anlarına bir göz atalım:
  
           1 Başlangıç Dönemi:
Hikayenin en başına dönecek olursak, 2011’in Temmuz ve Ağustos aylarında yaşanan sponsor krizini bir  başlangıç noktası olarak görebiliriz. 6 yıl süren sponsorluğun sona ermesi ile birlikte Beşiktaş Cola Turka ismi de tarih olmuştu. Bununla birlikte ortaya çıkan ekonomik sarsıntı sonrası eldeki oyuncuların büyük bir kısmı yollar ayrılmıştı. Takımın başında kalmaya devam eden koç Ergin Ataman’ın elinde yabancı oyuncu olarak   bir tek Marcelus Kemp vardı ve kalan yerli oyuncular olan Cüneyt Erden, Bekir Yarangüme ve Serhat Çetin’in de mevcut kontratlarından vazgeçmeleri için kendilerine insanlık dışı bir şekilde günde 3 idman yaptırılıyordu. Bu olay sadece vicdan sahibi ve basketbol ile ‘gerçekten’ ilgilenen kişiler tarafından görüldü ve maalesef çok ayıplanamadı. Ergin Ataman’ın yeni sezon için kafasındaki planları sekteye uğratan bu bekleyiş sonunda Beşiktaş kulübü başkanı Yıldırım Demirören’in babasının sahibi olduğu Milangaz firması ile anlaşıldı ve ‘Beşiktaş Milangaz’ ismi ile birlikte yeni sezon öncesi hazırlıkları resmiyete dökülmeye başladı.
   2-  NBA Süperstarı Türkiye’de:
Sponsor desteğinin de sağlanmasından sonra Beşiktaş Milangaz isminin sadece Türkiye değil dünya kamuoyunda öğrenilmesinin sağlayan olay gerçekleşti. Takımına büyük bir yıldız kazandırmak (veya hediye etmek) isteyen Demirören ekibinin yoğun çabaları sonucu NBA’de yaşanan lokavt dönemini boşta geçirmek istemeyen Nets’li süperstar Deron Williams Beşiktaş Milangaz ile anlaştı. Aralık başına kadar sürecek olan lokavt döneminde Avrupa’da oynayan en büyük yıldız olarak kabul edilen D-Will’in gelişi haliyle büyük sükse yarattı ve henüz kısa süre önce yapısal sıkıntılarla uğraşan takım bir anda iddialı bir takım haline geldi. 
  3-  D-Will gölgesinde Kalan Önemli Transferler:
Bu transfer sonrası koç Ergin Ataman’ın rotasyon planları da haliyle yeni durum ekseninde gelişti. D-Will kadar sükse yapmasa da değeri daha sonra anlaşılacak olmakla beraber David Hawkins, Ersin Dağlı, Zoran Erceg, Can Akın, Mehmet Yağmur gibi isimler de D-Will rüzgarının gölgesinde ve çok uzun olmayan bir süre zarfında kadroya dahil edildi. Sezonun ilk resmi maçı niteliğindeki Dexia-Mons maçı öncesi kadroda bir diğer lokavt oyuncusu Semih Erden de hazır bulunuyordu. (Aslında  bu transferin sebebi pivot mevki için anlaşılan Litvanyalı Petravicius’un Eurobasket’te sakatlanması sonrası kendisinden vazgeçilmesiydi.)
   4-  Toz Pembe Günler: 
Tüm gözlerin üzerinde olduğu bir takım haline gelen Beşiktaş Milangaz’ın maçları da haklı bir şeklide ilgi odağı haline geldi. Beklenmedik şekilde Eurocup’tan elenme hali biraz bu pembe tabloyu sarssa da ligde gelen bol sayılı ve farklı galibiyetler Beşiktaş’ın önemli bir şampiyonluk adayı olduğunu gösteriyordu.  Tabii ki burada büyük pay da D-Will’e aitti. Onun kumandanlığındaki hızlı oyun ve hem  sayı hem asiste yönelik bireysel performans süperstar oyuncunun gidişine kadarki dönemde yüksek galibiyet oranlı bir seri yakalanmasını sağladı. Sinan Erdem Arena’da oynanan FB Ülker ve D-Will‘in 50 sayı attığı Göttingen galibiyetleri kayda değer anılar olarak tarihe geçti. Lokavt döneminin daha da uzun süreceğine kesin gözüyle bakılması sebebiyle basında çıkan Kobe Bryant ve Kevin Durant transfer haberlerinin üzerine onlardan biri ile olmasa da Lakers’li yıldız oyuncu Lamar Odom’la anlaşıldığı haberi gündeme bomba düştü.  Bu transferin Beşiktaş’ı şampiyon ilan etmeye yeteceği görüşü iyiden iyiye kabul görmeye başlamıştı. Ne var ki lokavtın Aralık başı itibariyle biteceğinin açıklanması belki de en çok Beşiktaş Milangaz’ı ilgilendiren bir olguydu ve D-Will, Semih Erden gibi isimlerin yanında siyah beyazlı formayı hiç giyemeyen Lamar Odom’un da NBA sezonu için geri dönecek olmaları ile birlikte şampiyon adayı olarak gösterilen BJK Milangaz’ın da kısa süren bu pembe rüyadan uyanacağı görüşü son tahlilde hakim olandı. Ancak, hikayenin buradan sonraki kısmı daha da önemli hale gelecekti.
    5-   Lokavt Sonrası Yeniden Yapılanma:
Lokavt bitişi ile yıldızlarını kaybeden Beşiktaş Milangaz’da beklenenin aksine bir dağılış değil, kısa sürede transfer operasyonu gerçekleşti ve normal transfer döneminde dahi bulunması zor olabilecek oyuncular olan Pops Mensah-Bonsu ve Carlos Arroyo gibi kariyerli oyuncular kadroya dahil edildi. Bu hamleler NBA transfer döneminde pek dikkat çekmese de takımın başarıya giden yola tekrar girmesinde çok başarılı ve etkili oldu. Hırsı ve atletik hareketleri ile taraftarı coşturan Bonsu ve kariyerini haklı çıkartırcasına oyun zekasını sahaya yansıtan Arroyo bu yeni dönemde Hawkins, Erceg, Ersin Dağlı gibi oyuncularla birlikte 3 kupaya giden yolun temel taşları oldular.
   6 Can Sıkan Sakatlıklar ve 3+2 Sorunu:
Kadro dalgalanmaları sonunda tekrar ideal bir kadroya kavuşan takımda bu sefer rotasyonu zorlayan durumlar sakatlıklar ve ligdeki 3+2 yabancı sınırlaması oldu: Türkiye Kupası finalleri öncesinde Can Akın idmanda sakatlanarak sezonu kapattı. Zaman içinde Erceg, Ersin, Arroyo, Kemp gibi oyuncular da sıkça sakatlandılar ve çoğu maçta7 kişilik rotasyonla sahaya çıkan takım bu halde de önemli galibiyetlere imza attı. Sinan Erdem’de oynanan normal sezondaki Galatasaray galibiyeti bu takımın yeni karakterini ilk adımını kolay kolay pes etmemek olduğunu gösteriyodu. Bu karakter adımı sezon sonuna doğru rakipleri alt edecek ve şaşırtacak temel prensip olma seviyesine çıkacaktı.
   7-  Film Arası-Adam Morrison:
Bu kadar hızlı gelişen bir hikayeye kısa bir film arası verecek olursak; beklenilen katkı alınamayan veya bu yoğun tempoda arada ‘kaynayan’ bir transfer Adam Morrison’dan bahsedebiliriz. Lokavt döneminde gittiği Kızılyıldız’da bir kıpırdanma gösteren NBA şampiyonluk yüzüğü sahibi bench oyuncusu az sayıda maç süren Beşiktaş kariyerinde bazı başarılı maçlar oynasa da yabancı rotasyonu sıkıntısı veya İstanbul’a alışamama sebebiyle mi bilinmez play-off’lar öncesi takımda sessiz sedasız şekilde ayrıldı.
   8-   Başarı-Karakter-İnat-Hırs-Başarı ve Başarı...: 
Sezon boyunca nice badireler atlatan takımda koç Ergin Ataman ‘3 kupaya da talibiz’ dediğinde pek önem vermeyen kamuoyu da bu sese artık tekrar kulak asmıştı. Koç-oyuncu-taraftar bütünleşmesinin sağlanması ile rotasyon sıkıntılarına rağmen önce Türkiye Kupası kazanıldı. Kupa yarı finalinde son dakikalarına 10 sayı geride girilerek kazanılan Galatasaray MP maçı bir diğer karakter gösterisiydi.
Bu arada rotasyon sıkıntısı takıma sadece direnç değil, 16 yaşında bir point guard (Kartal Özmızrak) hem de sezon başında gitmesi beklenen bir role player (Serhat Çetin) kazandırmıştı. Sezon başında kaptanlığın verilmesini çoğu kişinin anlayamadığı David Hawkins bu takımın lideriydi ve kendisi ile beraber 5-6 arkadaşının her maç 30 dakika üstü süre almaları artık onlarda yorgunluk meydana getirmiyordu. Bu durum özellikle lig play-off’larında üst üste Fenerbahçe Ülker, Galatasaray MP ve Anadolu Efes’i geçerek şampiyon olurlarken rakiplerinin planlarını bozan temel etkenlerden biriydi.
Eurochallenge arenasında gelen şampiyonluk kimi çevreler tarafından önemli bir başarı olarak görülmese de yeni bir dönüm noktasıydı. Bonsu-Erceg-Hawkins-Serhat-Arroyo rotasyonun beraber oynadığında ne kadar verimli olduğu da Macaristan’daki Final Four’da görüldü. Öyle ki madem bu kupa önemsiz ve kolay bir kupaydı; neden bu zamana kadar Türkiye’ye gelmemişti ki? Neyseki BBL play-off’larının başlamasından ve özellikle FB Ülker’in 2-0’lık bir seriyle geçilmesinden sonra bu takımın 3’te 3 yapabileceğine olan inanç büyük bir kesime yayılmıştı. Akatlar’da oynanan Fenerbahçe maçında Arroyo’nun önce maçı uzatan sonra da galibiyeti getiren inanılmaz 2 şutu bu sezonun sihrini bir kez daha gözler önüne sermişti. Galatasaray MP serisinde kaybedilen tek maçın sonunda yine Arroyo’nun attığı 3’lüğün çemberden adeta girip geri çıkması da bu sihri bozamadı. Sanılanın aksine, bu rüzgara en çok direnen takım Efes oldu ancak 6 maçlık final serisinin sonucunda toplam sonuç tek tabirle özetlendi: ‘3’ü 1 Arada’
   9-  Beklenmeyen Son ve Kapanış:
Yapılmaz denileni yapan ve Türk basketbol tarihinin en ilginç sezon hikayelerinden birini yaşatan Beşiktaş Milangaz efsanesinin elde edilen Euroleague katılım hakkı ile birlikte bu sezon da devam etmesi bekleniyordu... Olmadı... Önce sona eren sponsorluğun uzatılmaması ile Milangaz ismi ve desteği takımdan ayrıldı; daha sonra ‘bu isim yoksa ben de yokum’ diyen Ergin Ataman...

Eylül 2012 tarihine geldiğimizde de karşımızdaki tabloda sponsorsuz bir Beşiktaş erkek basketbol takımı duruyor. Ergin Ataman; Ersin Dağlı ve David Hawkins Galatasaraya’a gitti. Birkaç isim dışında tamamen yeniden kurulan takımın başına geçen başarılı koç Erman Kunter sınırlı ekonomik destek ile nasıl bir kadro ortaya çıkartıp ne kadar başarı gösterebilecek hep beraber göreceğiz ancak; şu bir gerçek ki 2011-2012 sezonu tüm kırılma anları ve ilginç hikayesi ile birlikte ‘Beşiktaş Milangaz Efsanesi’ne sahne olması özelliği ile hatırlanacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...