20 Şubat 2013 Çarşamba

Eksik Avrupa Zihniyeti...

2005 yılının bahar aylarında oynanan play-out karşılaşmaları sonrası TBL'de kalmayı başarabilen Galatasaray erkek basketbol takımı, bu tarihten itibaren hem kendi yönetimi dahilinde hem de sponsor destekleriyle yaptıkları atılım sonrasında ülkemizin üst seviye basketbol takımları arasındaki yerini geri kazanmış oldu. Ancak yaklaşık 7 yıldır yapılan bunca yatırıma karşın hep bazı problemlerin ortaya çıkması sebebiyle başarıyı bir adım daha ileri götürecek kararlar ya yanlış zihniyetler neticesinde alındı ya da alınamadan ortada kaldı. Geçmiş yılları tek tek incelemek uzun bir yazı dizisi gerektirebilir; bu yazıda bahsedilecek durum ise bu sezon yine bazı zihniyete dönük problemler nedeniyle Avrupa arenasına TOP 16 safhasında bu bütçe ve takıma göre erken sayılabilecek bir dönemde veda edilmesi.

Söz konusu Avrupa başarısı denilince akıllara hemen geçen sezon rüya gibi geçen Euroleague macerası gelebilir. Ancak Avrupa'da kalıcı bir yer ve başarı sahibi olabilmek adına bu sezon tek başına maalesef yeterli olamaz ve olamadı da. Aksine orada yakalanan havanın da bu sezonki yapılanmaya olumsuz etkisi olduğu dahi söylenebilir. Yine burada maalesef hem taraftar hem de yönetim boyutundaki "Zihniyet" temelli sorunlar gözümüze çarpmakta.

Öncelikle yönetim boyutuna bakarsak 2 sezon önce 3 yıllık bir plan dahilinde göreve gelen Oktay Mahmuti ile sezon sonunda yolların ayrılması, şubede yine anormal bir durumun olduğunu gözler önüne serdi. Belki de buradaki temel sorun, belli bir plana yayılan hedeflere beklenenden hızlı bir şekilde ulaşılması, bunun sonucunda da beklentilerin artarak eldeki mevcut durumun bir başarısızlık olarak dışarıya yansıtılması olabilir. Ama yanlış sadece burada değil, taraftar boyutunda da Oktay Mahmuti'ye duyulan sevginin yanında orada da beklentilerin artması, özellikle Avrupa tarafında anlamsız beklentilere ve gerçek hedeflerin inanılmaz derecede olumsuz etkilenmesine sebep oldu. Öyle ki birçok taraftar forumunda ve yazılı ve görsel medyada Galatasaray'ın aslında büyük bir sürpriz olarak katıldığı Euroleage arenasında bu yıl olamayacak olması, bütün bu kesimlerde bir infiale ve hayal kırıklığına sebep oldu. Ve maalesef bu durum zaten yıllardır boy gösterilen ve bir sezon dışında son 16'da öteye gidilemeyen Avrupa'nın 2 numaralı kupası Eurocup'a karşı bir beğenmemezlik duygusunun ortaya çıkmasına sebep oldu. Tabi bu durumun en büyük sebebi yıllardır takım Ulebcup'ta, Eurocup'ta mücadele ederken ilgi göstermeyip, maça gitmeyip de takım "popüler" hale geldiğinde salonları dolduran, forumlarda yer işgal eden ve bu 1 yıllık maziyle takım üzerinde söz sahibi olduğunu düşünen kişiler, anlık başarıyı doyasıya öven medya ve bu popüler ilgiyi kalıcı hale getiremeyen yönetimdir. Kulübün mevcut başkanının popüler yönünü düşününce bu durum çok da anormal gelmiyor zaten. Sezon başında Ergin Ataman'ın kurduğu takımın kadrosu da Eurocup için gayet yeterli ve güçlü bir kadroydu.

Evet, belli kararlar sonrası takımda koç değişikliği de olur, kadro değişimi de; ancak bu takımın hem bütçe, hem yönetim, hem de zihniyet açısından zaten Avrupa'daki asıl mevkisinin Eurocup takımları arasında olduğunu görmek ve bilmek zor değil. Ve gerçekçi olmak gerekirse bu kupanın üst seviyesindeki takımlarla kıyas yapıldığında da zaman zaman bütçe ve kadro açısından öne çıkılsa da genel başarı ve "Ekol" olma konusunda halen gerideyiz. 2008 yılında Ulebcup'ta elde edilen 4.lük halen 2005 sonrası dönemin en büyük Avrupa başarısı konumunda ve gerçekten de Eurocup'ta final oynamak, Euroleague Top 16 maçlarında alınacak bir CSKA Moskova galibiyetinden hala daha değerli. Tribün desteği konusuna gelecek olursak da öncelikle bu kupayı kazanan son 6 takımın Khimki-Unics Kazan-Valencia-Lietuvos Rytas-Joventut Badalona-Real Madrid olduğunu hatırlatmak ve yine Top 16'da elenerek biten 2012-2013 sezonunun belki de en önemli maçı olan Unics Kazan maçında şov güzel gözükse de neden sadece tek tribünün dolu olduğunu sorgulamak gerekir. Yıllardır futbolda Fenerbahçe'ye nazire yapmak için söylenen sözü basketbol konusunda hatırlamanın faydası olabilir: "Büyük takımlar kupa kazandıklarında sevinir, küçük takımlar ise büyük takımları yendiklerinde."


1 yorum:

  1. Son sozu cok tuttum ....
    "Büyük takımlar kupa kazandıklarında sevinir, küçük takımlar ise büyük takımları yendiklerinde."

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...